Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği ile bu yıl 6’ncısı gerçekleştirilen; Ege Bölgesi’nin, Türkiye’nin ve uluslararası anlamda bölgenin kalkınmasına sunduğu katkıların değerlendirileceği, bölge ekonomisinin gelişim alanlarının konuşulacağı Ege Ekonomik Forumu, “Geleceğin Sinyalleri” teması ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde başladı.
“Geleceğin Sinyalleri” ana teması ile “Jeopolitik, Ekonomi, Bilim, Teknoloji, Çevre ve İnsan” alt başlıkları ile düzenlenen Ege Ekonomik Forumu, İzmir ve Ege’nin bilim, akademi, siyaset, yerel yönetimler ve iş dünyasını bir araya getiriyor.
Forumun açılış konuşmalarını İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar ve İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı & TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener gerçekleştirdi.
Dünyada ülkelerin, uluslararası ticaretten daha çok pay almak için çalıştıklarını belirten İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, dış ticaret dengesini lehimize çevirmek için katma değeri yüksek ürün ve hizmetler üretmek zorunda olduğumuzu ifade etti. İEÜ'nün 2001 yılında kurulduğunu ve şimdiye kadar yaklaşık 22 bin mezun verdiğini hatırlatan Aşkar, "Bunun yüzde 10'u kendi işinde çalışıyor. 20 öğrencimiz de yurt dışında şirket kurmuş durumda. Ülkelerin nitelikli iş gücü oluşturmaya ihtiyacı var. Ayrıca düzgün iş gücü yetiştirme planlamasına da ihtiyacımız var" dedi.
Aşkar, ayrıca şunları kaydetti: "Şirketler hukukunda, yüksek katma değerli ürün üreten şirketler için özel yapılara ihtiyaç var. Mevcut durumda bu tür elemanları içeri almak, uzun süreli hisse vaadi ile ortak yapmak dolaylı biçimde oluyor, ancak yurt dışındaki gibi esnek yapılara ihtiyacımız var. Bir işi düzgün yapmak ve başarılı biçimde tamamlamak için benim beşli bir formülüm vardır; doğru lider, doğru takım, doğru bütçe, doğru süre ve doğru zaman."
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı & TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener ise “Türkiye, 1923 yılında içinde bulunduğu dünya düzenini iyi okumuş ve mevcut düzende yerini doğru konumlandırarak yaptığı akılcı hamlelerle çok kısa sürede önemli atılımlar gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bu vizyon ve politikaların belirlenmesinde bir mihenk taşı olduğuna inandığım İzmir İktisat Kongresi savaştan yeni çıkmış ülkemizin ekonomik yol haritasının belirlenmesinde ve dünyaya duyurulmasında büyük rol oynayarak kalkınmaya da katkı sağlamıştır. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlayacağımız 2023’te küresel anlamda bir dönüşümün sürecinden geçeceğiz. Bu değişim ve dönüşüm döneminde yetişen yeni kuşakların dünyamızın geleceği açısından da kritik bir öneme sahip olduğu gerçeğini de yadsımamalıyız. Dünya nüfusunun %15’i yani 1,2 milyar insan 15 ile 29 yaş arasında. Önümüzdeki dönemde hem iş hayatında hem sosyal hem de kültürel yapımızda yaşanacak değişimlere gençlerimizin taleplerinin yön vereceğini gösteriyor. Diğer yandan birçok ülkede yapılan ortak çalışmalar gençlerimizin dünyanın geleceği ile ilgili endişeleri olduğunu işaret ediyor. Gençler, gelecekte kendi yaşayacakları dünya ile ilgili karar verme süreçlerinde seslerini daha çok duyurabilmek istiyor. Özellikle son dönemde hepimizin öncelikleri arasına giren iklim değişikliği ve küresel ısınma ile ilgili verilen sözlerin aksiyona geçmesini talep ediyorlar. Bu konuda sadece devletleri değil bankaları ve şirketleri de sorumlu tutuyor ve yeşil dönüşüm için hesap verilebilirlik ilkesinin uygulanmasını bekliyor. Buna bağlı olarak ekonominin işleyişi ve tüketim konusunda herkesin sorumluluk aldığı bir dünyada yaşamak istiyorlar ve sorumlu davranmayan üreticilerin kanunlarla cezalandırılması gençlerimizin beklediği somut adımlardan bazıları” ifadelerini kullandı.
Açılış töreninin ardından, “İktisat Meydanı” -İkinci Yüzyıla Başlarken Geleceğe Bakış” paneli Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Konuşmacı koltuğunda ise Forum İstanbul Enstitüsü, Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Handan Sema Ceylan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Güven Eken, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan yer aldı.
Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin dünyada küreselleşme olgusu yarattığına dikkat çeken Forum İstanbul Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, “Şu anda dünyada tek kutuplu bir dünya olanağı olmadığı ortaya çıktı. Hemen bir ayrışma, bölünme başlıyor. Şu anda önemli bir dönüşüm yaşıyoruz ve üç kutuplu bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bunlardan bir tanesi Amerika önderliğindeki Batı dünyası, bir tanesi Çin’in önderliğindeki Asya-Pasifik tarafı, bir tanesi de bağımsızlar Hindistan’ın dahil olduğu 26 ülke var.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de ilk İzmir İktisat Kongresi yapıldığı dönemde bugünün batı dünyası ile yapılan askeri bir mücadele sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumu söz konusu oldu. 1950’lerden sonra Türkiye, Batı dünyası ile daha entegre bir haldeydi. Türkiye’nin önümüzdeki dönemini nasıl tanımlayacağız? Maalesef dünya bir türbülans dönemine girdi. Bu dönemde jeopolitik yapıyı iyi anlamayan şirketlerin, ülkelerin hayatlarına devam ederken başlarına birçok derdin gelmesinin kuvvetli olduğu bir dönem olarak görüyorum. Türk iş dünyasının, Türk siyasi yapısının, Türk gençlerinin önümüzdeki döneme bakarken bu karmaşık yapıda biz nasıl üstünlüğümüzü koruyabiliriz diye düşünmesi gerekir. Bunun da çok temel iki üç tane tarafı var. Bunlardan bir tanesi üreteceksiniz, nitelikli iş gücünü geliştireceksiniz ve teknolojiye önem vererek çağın ilerisine geçmeye çalışacaksınız.
Dünyanın bir değişim ihtiyacı içinde ve tarihi bir dönemde olduğuna dikkat çeken Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, “Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından Çin’in dünya ekonomisine entegre olması ve özellikle 2000 yılının aralık ayında Dünya Ticaret Örgütü’ne girerek bu değişimi çok hızlandıran bir süreci de başlatmış oldu. Dünyanın her tarafına çok daha rahat ihracat yapan ucuz ürünleri satabilen Çin, dünya ekonomisinde büyük bir değişimin ana oyuncusu oldu. 90’ların sonunda dünya ticaret hacmi 3 trilyon dolardı, şimdi 22 trilyon $’a geldi. Burada Çin’in çok büyük bir katkısı var. Dünyanın fabrikası imalat sanayinin üretildiği yer. Çin, hızlı büyüdü ve dünyayı hızlı büyüttü. Bu hızlı büyüme Çin’in entegrasyonu globalleşme, ülkeler arasında iş bölümünün artması, maliyetlerin düşmesi gibi birçok sonucu da beraberinde getirdi” dedi.
Dünyanın, globalleşmeden daha korumacı bir döneme geçmeye başladığını belirterek sözlerine devam eden Aslanoğlu, “Globalleşmeden daha bölgeselleşmeye geçtiğimiz bir döneme doğru gidiyoruz. Dünya ekonomisi artık daha yavaş büyüyecek. Çin artık bulunduğu bölgede aktif olmaya çalışacak. Türkiye ise bulunduğu bölgede ekonomik olarak güçlü ve önemli bir ülke ve bu gücünü en uç limitlere kadar kullanmaya çalışıyor. Bundan sonraki dünyada eğer Çin’i o bölgede ikame edecek bir ülke olacaksa yüksek teknolojik ürünlerde Çin’i ikame etmeye başlaması gerekiyor. Onun için de bu değişimi gerçekleştirmesi gerekiyor. Türkiye için böyle bir fırsat doğabilir.
Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Handan Sema Ceylan ise “Pandemiden önce Dünya Ekonomik Forumu’nda konu resetti. Bu ekonomik sistemin bir çıkmaza girdiğini görüyorduk. Türkiye modelinden önce dünyada böyle bir şey vardı. Pandemi, bir şekilde o ticaret savaşlarında birden duvarları örerek üstümüze getirdi. Bir süredir komşularımızla ve dünyayla yeniden bozulan ilişkilerimizi düzeltmeye çalıştığımız için Türkiye modeli ihracatçılarımız için bir umut verebilirdi ancak biliyorsunuz yüksek enflasyon döneminden geçiyoruz ve bu dönemle birlikte insanların ne yapacağı ile yakından ilgileniyoruz” dedi.
İkinci Yüzyıl İktisat Kongresi hakkında bilgiler aktaran İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Güven Eken, “2023’te gerçekleşecek İkinci Yüzyıl İktisat Kongresi’ni anlamak için 100 yıl önce ne yapılmaya çalışıldığını çok iyi anlamak lazım. Orada yapılmak istenen şeyin özü şu an için çok önemli. 100 yıl önce belki de ilk defa bu topraklarda ortak akıl hareketi inşa edilmiş. Ekonominin can damarı diyebileceğimiz gruplar dört grup olmak üzere tespit edilmiş: Tüccarlar, sanayiciler, işçiler ve çiftçiler. İkinci Yüzyıl Kongresi’nde Türkiye Cumhuriyeti’ni geliştirmek için neler yapmamız gerektiğini ortak akıl çalışması ile tartışmamız gerekiyor. Türkiye’de ekonominin krizin içinde olmasının sebebi herkesin dünyaya kendi penceresinden bakma alışkanlığı. Bina yanmakta ama herkes kendi evini hatta odasındaki bir eşyayı kurtarma peşinde ama topyekûn bina yanıyor. Yangını söndürmenin bir tek yolu var. Hep birlikte seferber olmak ve bir ortak akılla bu yangın nasıl söner buna bakmak” diyerek düşüncelerini dinleyicilere aktardı.
Panelde düşüncelerini paylaşan Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, “Batı dünyası 3P sınavından geçiyor. Pandemi, Putin ve Latince Populus. Yani halk, demokrasi sınavından geçiyor. Batı dünyası, demokrasi sisteminin de sarsılmasıyla sınavdan geçiyor. Bu sadece demokrasi değil, gelir dağılımı eşitsizliği açısından da örneğin sosyal kalkınmanın temel konular üzerinde de anlaşma açısından da önemli bir sınavdan geçiyor. Diğer taraftan Çin kendi kırılganlıkları ile büyüyen bir ülke. Çin’de resmi kayıtlara göre yılda 80 bin sosyal ayaklanma oluyor ama bir taraftan da muazzam bir ülke. Bugün yenilenebilir enerji konusunda kuantum bilgisayarı konusunda, artırılmış gerçeklik konusunda uzay çalışmaları konusunda önemli bir ülke” ifadelerini kullandı.
Küresel tedarik zincirlerinin önemli bir değişim içinde olduğunu belirten Kaleağası, “Dünya ülkeleri ve dünya şirketleri kaynaklarını, iş ortaklıklarını ve veriye ulaşmadaki birtakım konuları çeşitlendirmek istiyor. Daha güvenli ülkelere gitmeleri gerek. Daha çok yakınsallaştırma kavramı girdi. Daha yakından tedarik etmek istiyorlar. Bu da Türkiye için önemli bir fırsat” dedi.
Anadolu’da yapılan yatırımları anlatan Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz, “Anadolu’da da öyle enteresan bir şeyler görüyorum ki yıllarca AR-GE yaptık. AR-GE’lerde tutan da tutmuş. Yani bunun %2’si tutsa zaten bize yeterdi. Tutma çerçevesinde öyle enteresan işler yapan arkadaşlar var ki mucize gibi biz de okurlarımızla, televizyonlarda paylaşıyoruz. Anlatmak istediğim nicelik hareketi bana göre geleceğin sinyalleri. Türkiye’nin geleceğinin sinyallerinde, olumlu işaretler veriyor” dedi.
Harvard Business’ın yaptığı çalışmayı aktaran Oğuz, Türkiye’nin 70 sektörde üretim üssü olduğundan bahsetti.
Dijitalleşme ve sürdürülebilirlik konusunda çalışmalar yaptıklarını söyleyen Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, “Türk Eximbank olarak ana amacımız ihracatçılarımızın doğru finansmana erişimini sağlamak. Fakat farklı bir misyonumuz daha var ve bu tarafta farklı bakış açılarını geliştiriyor olmalıyız. İhracatçılarımızı yeni pazarlarda veya yeni müşterilerde güvenle adım atabilmeleri, yeni iş imkanları, yeni olanaklar geliştirebilmeleri için onların yanında olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda farklı pazarlara girmek, onların o pazarlardaki ihtiyaçlarını karşılayabilmek için farklı Eximbank’lar ile karşılıklı olarak neler yapabiliriz, bunları tartışıyoruz” ifadelerini kullandı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen ise Türkiye’nin 1980’lerden sonra en hızlı gelişen ve maruz kaldığı olayları çok iyi analiz etmeden bugün yapılan bir ekonomik modelin sadece semptom giderici bir ilaç olacağını belirtti.