2000 yılından itibaren özellikle tekstil ürünleri tedarikinde etkin bir rol üstlenen Tekstar, global tekstil üretimi alanında sektörün önde gelen isimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Üretim kültürünü sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda şekillendiren şirket, Türkiye'nin sürdürülebilir kurumsal giyim üretimi ve ihracatında da önemli bir katkı sağlıyor.
Çevrenin ve emeğin sömürülmesinin sürdürülebilir bir durum oluşturmadığını savunan Tekstar, sosyal uygunluk ilkelerine olan sıkı bağlılığıyla da dikkat çekiyor.
“Moda dünyasında yaşanan skandallar; şirketler ve markaların sosyal uygunluklara gereken özeni vermediğine, denetim merkezlerinin ise daha büyük aksiyonlar alması gerektiğine işaret ediyor.
Tekstar kurucusu ve CEO’su Aykut Tarakçıoğlu; “Tekstil sektörü dahil olmak üzere, birçok sektörün sosyal uygunluk ilkeleri çerçevesinde davranmadığını, kendi alanında öncü olan yerel ve global markaların da bu konuda sınıfta kalarak büyük bir risk altında olduğunu görüyoruz. Örneklendirecek olursak, geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü bir moda markasının çocuk işçi çalıştırdığı gerekçesiyle gündeme geldiğine hepimiz tanık olduk. Başka birçok dünyaca ünlü markanın da benzer konularla gündeme geldiğine ve markaların sosyal uygunluk ilkelerine sadık olmadığına şahit oluyoruz. Bu tarz skandal durumların hala yaşanıyor olması şirketler ve markaların sosyal uygunluklara gereken özeni vermediğine, şirketlerin denetim mekanizmalarının ise daha büyük aksiyonlar alması gerektiğine işaret ediyor.” dedi
Tek çıkış yolu sürdürülebilirlik
Tekstar olarak imza attıkları tüm projelerde paydaşlarının sosyal uygunluklarına ve bu noktada kendileriyle aynı bilince sahip olmalarına özen gösterdiklerini de vurgulayan Tarakçıoğlu; “Yeni bir dünya düzeni için tek çıkış yolunun “sürdürülebilirlik” olduğuna inanan bir şirket olarak; çevrenin, emeğin ve tüm kaynakların sömürülmesinin sürdürülebilir bir durum olmadığını savunuyoruz. Şirketlerin toplumsal paydaşlarını iyi tanıması, ekonomik ve çevresel konuların yanı sıra sosyal konularda da paydaşlarına olan etkilerini ölçmesi gerektiğine inanıyor, bu bütüncül yaklaşımın büyük bir önem taşıdığını düşünüyoruz.” diyerek sözlerini noktaladı.