Türkiye, stratejik coğrafi konumu, güçlü üretim kapasitesi ve köklü ticaret bağları sayesinde e-ihracat alanında önemli bir oyuncu konumuna gelmiş durumda. 100’ü aşkın ülkeye gerçekleştirilen e-ihracatla, Türk markaları küresel pazarlara hızlı bir şekilde ulaşmaya devam ediyor. Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Başkanı Hakan Çevikoğlu, Türkiye’nin e-ihracatını 2025’te 10 milyar doların üzerine çıkarmayı hedeflediğini belirterek, bu alandaki büyümenin devam edeceğini vurguladı.
Türkiye’nin e-ihracat hacminin 2024’te yaklaşık 7 milyar dolara ulaşması ve 2025’te bu rakamın 10 milyar dolara çıkması bekleniyor. Çevikoğlu, e-ihracatın, yerel üreticilerden küresel markalara kadar geniş bir ekosistemi dünya pazarlarına bağlayan dijital bir köprü işlevi gördüğünü belirtti. E-ihracat, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli bir rol oynarken, sektördeki teknolojik yatırımlar ve değişen tüketici alışkanlıklarıyla birlikte büyümeyi sürdürüyor.
Türkiye’nin e-ihracatında en fazla ilgi gören sektörler arasında tekstil ve hazır giyim, kozmetik, gıda, takı ve aksesuarlar, mobilya ve ev dekorasyonu gibi ürünler öne çıkıyor. Çevikoğlu, Avrupa’da özellikle tekstil ve hazır giyim ürünlerinin, Orta Doğu’da ise kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin büyük ilgi gördüğünü ifade etti. Diğer yandan, Çinli tüketicilerin sağlıklı beslenme ve kişisel bakım ürünlerine ilgi gösterdiği, Körfez ülkelerinde ise hazır giyim sektörünün dikkat çektiği belirtildi.
Türkiye, e-ihracat sayesinde dünya genelinde geniş bir pazar ağına sahip. Çin’den Avustralya’ya, Rusya’dan Hindistan’a, Almanya’dan Suudi Arabistan’a kadar birçok ülkeye ürün gönderiliyor. Avrupa, Amerika, Orta Doğu ve Asya Pasifik gibi bölgelere yapılan e-ihracat, Türkiye’nin küresel ticaretteki rekabet gücünü artırıyor. Çevikoğlu, özellikle KOBİ’lerin global pazarlara entegrasyonunu kolaylaştıran teşviklerin, Türkiye’nin e-ihracat potansiyelini artırmada önemli bir faktör olduğunu belirtti.
Farklı coğrafyalarda farklı tüketici alışkanlıkları gözlemleniyor. Örneğin, Avrupa’da kaliteye ve tasarıma yönelik talepler artarken, Orta Doğu’da kültürel bağlar nedeniyle kozmetik ve kişisel bakım ürünleri talep görmektedir. Amerika’da ise el yapımı ve niş ürünlere olan ilgi artmaktadır. Türkiye’nin bu farklı pazarlar için uygun stratejiler geliştirmesi ve markalarını tanıtması gerektiği vurgulandı.
Türkiye, coğrafi olarak Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına yakınlığı sayesinde lojistik avantaj elde ediyor. Avrupa’daki yüksek tüketici talepleri, Orta Doğu’daki kültürel bağlar ve artan satın alma gücü, Türkiye için büyük fırsatlar sunuyor. Ayrıca, Kuzey Amerika’da kaliteli ve özgün ürünlere olan talep, Türk işletmeleri için önemli fırsatlar yaratıyor. Seyhun Özkara, Türkiye’nin bu avantajları iyi kullanarak global pazarda daha güçlü bir yer edinmesini sağlayabileceğini belirtti.
Teknoloji, girişimcilik ruhu ve yenilikçi iş modellerinin birleşimi, Türkiye’nin küresel ticarette daha güçlü bir konuma gelmesini sağlayan unsurlar arasında yer alıyor. E-ticaretin sadece ticaret hacmindeki büyüme ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda lojistik, ödeme sistemleri ve dijital pazarlama gibi alanlarda da yenilikçi bir dinamizm yaratması, Türkiye’nin e-ihracat alanındaki potansiyelini artıran diğer faktörler arasında yer alıyor.
E-ihracatın geleceği, sadece ürün çeşitliliği değil, aynı zamanda Türk markalarının global çapta bilinirliğini artırma çabalarına da bağlı olacak. Ürün çeşitliliği, kültürel değerler ve ülke tanıtımı, Türk markalarının dünya çapında daha geniş bir tüketici kitlesine ulaşabilmesi için önemli stratejik unsurlar olarak öne çıkıyor. Çiğdemli, Türkiye için her ülkede ayrı fırsatlar bulunduğunu belirterek, özellikle Amazon ve Alibaba gibi küresel pazaryerlerinin yanı sıra, yerel pazaryerlerinde de Türk markalarının yer almasının önemine dikkat çekti.
Ticaret Bakanlığı’nın e-ihracata yönelik sağladığı destekler, Türkiye’nin e-ihracat potansiyelini artıran önemli unsurlar arasında yer alıyor. KOBİ’lerin küresel pazarlara entegrasyonunu kolaylaştıran teşvikler, Türkiye’nin e-ihracatında daha fazla yerli firma ve girişimcinin yer almasına olanak sağlıyor. Türkiye, lojistik avantajları ve büyüyen dijital altyapısıyla, e-ihracat alanında küresel başarıya doğru emin adımlarla ilerliyor.