Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, sonbaharı algoritma ve bilgisayar sanatının öncü isimlerinden Dóra Maurer, Vera Molnár ve Gizella Rákóczy'nin eserlerini içeren çarpıcı bir sergiyle karşılıyor. 2024 Macar – Türk Kültür Yılı çerçevesinde düzenlenen "Hesaplar ve Tesadüfler: Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu'ndan Algoritma Sanatı" sergisi, Maurer, Molnár ve Rákóczy’nin bilgisayar, algoritma ve matematik aracılığıyla soyutlamayı genişlettikleri eserleriyle dijital çağın sanatsal araçlarını ve yenilikçi yaklaşımlarını öne çıkarıyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 2024 Macar – Türk Kültür Yılı etkinlikleri kapsamında "Hesaplar ve Tesadüfler: Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu'ndan Algoritma Sanatı" sergisini ziyaretçilerine sundu. Algoritma ve bilgisayar sanatının öncülerinden Vera Molnár, Dóra Maurer ve Gizella Rákóczy’nin eserlerini içeren serginin küratörlüğünü Kinga Rózsa Hamvai üstlendi.


Sanat, bilim ve matematiğin kesişiminde: Hesaplar ve Tesadüfler

Hesaplar ve Tesadüfler, sanat ve matematiği, düzen ve düzensizliği bir araya getiren üç sanatçının çalışmalarını odağına alarak sanatseverlere soyutlama ve algoritmanın büyüleyici dünyasında bir yolculuk sunuyor. Maurer, Molnár ve Rákóczy'nin eserleri, sanatçıların yenilikçi yaklaşımlarını gözler önüne sererken 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren bu alanda dikkat çekici arayışlara ve yeniliklere kucak açan köklü Macar geleneğinin de izlerini sürüyor.

Küratör Kinga Rózsa Hamvai, sergi aracılığıyla, matematiksel şemalar ve seriler üzerine kurulmuş üç önemli ismi tanıtıp aralarındaki benzerlikleri keşfetmeye çalıştıklarını belirtiyor. Hamvai, analitik düşünce ve özgürlük arayışlarının, kuralları ve düzen ilkelerini tutarlı bir şekilde uygulamalarının bu sergide eserleri yer alan sanatçıları “zamansız” kıldığını ifade ediyor: “Sanatsal özne, özgür seçim olasılığı, sürpriz ya da şans, bu titiz matematiksel talep sistemlerinde nasıl görünür? Sanatı insanlıktan çıkarma ‘suçlamasına’ ne gibi yanıtlar verilebilir? Burada temsil edilen sanatçılar, ister bir algoritma tarafından üretilen sayısız varyasyon arasından seçim yapmak, ister bir kalıptan sapmak, özgür ellerle resim yapmak, renkleri matematiksel bir sistemin unsurları olarak kullanmak ya da rastgele seçmek olsun, farklı stratejiler kullanarak farklı zamansız yanıtlar veriyor.” 


Sanatçılara ve eserlerine yakından bakış

Vera Molnár: Algoritma Sanatının Öncüsü

Algoritma sanatının en önemli isimlerinden Vera Molnár, 1960’ların başlarında bilgisayarlar henüz emekleme çağındayken onlarla çalışmaya başladı. Museum of Modern Art (MoMA), Centre Pompidou ve Venedik Bienali gibi dünyaca ünlü sanat kurumları ve etkinliklerinde yer alan Vera Molnár, sanatı kendi ifadesiyle üç “kon” arasında konumlandırdı: Konseptüalistler, konstrüktivistler ve kompitür.

1946’dan itibaren nonfigüratif ve geometrik eserler üreten sanatçı 1959’dan sonra, machine imaginaire (hayali makine) olarak adlandırdığı yöntemle “kombinatorik” resimler ve matematiksel yasallıkların modelini hazırlamaya başladı. Molnár hayali makine ifadesini çağdaş besteci Michel Philippot’dan ödünç almıştı. Sanatçının, Hesaplar ve Tesadüfler sergisinde yer alan “Dairenin Dikdörtgenleştirilmesi” (1962–1964) ve “İkonlar” (1962–1966) adlı yağlıboya eserleri bu dönemi temsil ediyor. Molnár’ın “hayali makine” yöntemiyle yaptığı eserlerde, elle basit algoritmalar kullanarak adım adım ilerlediği süreci görmek mümkün. Bu sürecin en iyi örneklerinden biri olan “Yavaş Dönme Hareketi” (1957–2013) serisi, bir çizginin kademeli dönüşümü üzerinden sanatsal özgürlüğü ve matematiksel kısıtlamaları bir arada sunuyor.

1968’den itibaren Molnár, machine réelle (gerçek makine) ile, yani gerçek bir bilgisayarla çalışma fırsatı buldu ve eserlerini bilgisayar yardımıyla üretmeye başladı. Eşi François Molnár’la geliştirdiği, sanatta algoritmik süreçleri açığa çıkaran devrim niteliğinde bir yaklaşım olan Molnárt Sistemi’yle ürettiği eserlerde, düzenli bir yapı içerisine yerleştirilen “%1 düzensizlik” (farklı bir renk, yön veya çizgi kalınlığının düzenli bir temel yapının içine yerleştirmesi) ile sanatsal “güzel”i bulmaya çalıştı. 

Sanatçının bir diğer tipik çalışma yöntemi olan Biçimlerin Sorgulaması’nda ise, başlangıç noktasında bir veya birden fazla kare parametrenin minimal varyasyonu ile karelerin kenarlarının kavisli hareketleri “kompleks düzensizlik” yaratır. “Hiperdönüşüm” (1976) ve “Kare Yapılar” (1987) bu yöntemle yapılmış eserlere örnek olarak sergide yerini alıyor. 

“Elektra” (1983) adlı renkli baskı serisi ise Claude Monet’nin “Doğan Güneşin İzlenimi” (1872) eserinden esinlenerek elektronik ve sanatı buluşturan deneysel bir çalışma olarak dikkat çekiyor.

2007’de Fransa Kültür Bakanlığı tarafından Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı’na layık görülen sanatçının son dönem eserleri arasında jeneratif sanatın tanıdık isimlerinden Martin Grasser ile NFT alanında yaptığı çalışmalar da bulunuyor. 2023 Aralık’ta 100. doğum gününe bir ay kala vefat eden Vera Molnár’ın dijital çağın sanatsal araçlarını kullanarak geliştirdiği yenilikçi bakış açısı yaşamının sonuna kadar devam ediyor.


Dóra Maurer: Hareket ve Matematiksel Yapılar

Elli yılı aşkın sanat hayatında grafik, fotoğraf, film ve resim alanlarında eserler üreterek hareket, değişkenlik ve matematiksel seriler üzerine çalışan, eserleri Tate Modern ve Ludwig Müzesi gibi öncü sanat kurumlarında sergilenen Dóra Maurer’in pratiğinde matematiksel diziler, ölçüm ve oranlar gibi temalar öne çıkıyor. Sanatçı, yaratım sürecini şu sözlerle tarif ediyor: “Beni –kötü bir tabirle– yapının tematik hale gelişi ilgilendiriyor. Yani bir izlenim veya deneyim sonucu kurduğum bir model durumuna birden fazla bileşen –bunlar geometrik şekiller veya sözlü biçimde zor tanımlanabilen insani özellikler de olabilir– katıp, bunları uygun bir düzen yardımıyla birbiriyle çakıştırıyorum. Oluşanı izlemeye devam ediyorum, mümkünse tekrar şekillendiriyorum.” 

Sanatçının “Öğrenilen İstemsiz Hareketler” (1973) adlı filmi ise bir kadının istemsiz hareketlerinden oluşan bir diziyi tekrarlayarak ardışıklık ve varyasyon temalarını işliyor. Bu eser, Maurer’in sistematik yaklaşımı ile sanatın rastlantısallığını bir araya getiriyor. Strüktür konseptini geliştirdiği “Zamanlama” (1973-1980) filmi, sergide sanatseverlerle buluşan eserler arasında...

1980’lerden itibaren pratiği resme yönelen Maurer, geometrik ızgaraları renklerle kaydırdığı “Dilediğin Gibi” serilerinde, düzlem ve mekânın birbirine yansımasıyla oluşan renklerin değişen algısını araştırıyor. “Dilediğin Gibi 12” (1990) ve “Dilediğin Gibi 54” (2009), matematiksel renk dizilimlerinin ve geometrik formların ön plana çıktığı eserler olarak sergide yer alıyor.

1990’ların sonunda başlayan ve sergide de temsil edilen “Overlappings” dizisinde ise sanatçı, önceki çalışmalarından aşina olduğumuz ızgara alanlarını eğip bükerek renklerle dolduruyor ve üst üste kayan sözde saydam renk alanlarını resimlerinin ana motifi hâline getiriyor. 


Gizella Rákóczy: Geometrik Sanat ve Spiraller

Geometrik sanatın önde gelen isimlerinden Gizella Rákóczy, 1976’dan itibaren dört kollu spirallerin hareketlerini ve seri olasılıklarını araştırmaya başladı. Sergide yer alan “Dört Kollu Spirallerin Dönüş Yönleri” (1978-1979) adlı eser, dört kollu spirallerden oluşan bir sistemle çalışan sanatçının, bu yapıları “kombinatorik” bir yaklaşımla nasıl incelediğini gösteriyor.

Enver Beşinci'nin 'İcazetli Hekim Diplomalı Doktor'u D&R'da tanıtıldı Enver Beşinci'nin 'İcazetli Hekim Diplomalı Doktor'u D&R'da tanıtıldı

1998’den sonra, dört kollu spirallerin sayı yasalarına dayanan tempera resimlerinin yerini suluboya aldı ve Rákóczy yarı saydam boyanın tonlarını Fibonacci dizisinin formülüne göre katmanlandırdı. Sergide yer alan “4 Rengin 4 Tonu” (1998), Rákóczy’nin, renklerin sistematik düzenlemelerinden nasıl estetik sonuçlar elde ettiğini gözler önüne seriyor. Fibonacci dizisiyle oluşturduğu bir diğer eseri “24N” (2002) ise, 24 paneldeki renk varyasyonlarının ve ortaya çıkan tonların sayısının neredeyse sonsuz olduğu sonucunu kanıtlıyor.

2000 yılından itibaren Girit çizgilerinin labirentiyle ilgilenen Rákóczy’nin bu dönemki eserleri, antikçağdan bu yana önemli bir sembol olan labirentin, geometrik formlar ve matematiksel yapılarla ilişkisini inceliyor. “4 Renkli Labirent” (2005) adlı eser, sanatçının bu sembolik yapıyı nasıl bir sanatsal araştırmaya dönüştürdüğünü gösteren önemli bir çalışma olarak sergide yer alıyor.

Sergi tasarımını Yelta Köm’ün (Studio No Frame); grafik ve katalog tasarımını Esen Karol’un üstlendiği Hesaplar ve Tesadüfler: Macaristan Ulusal Bankası Koleksiyonu'ndan Algoritma Sanatı sergisi, 26 Ocak 2025 tarihine kadar Pera Müzesi’nin 4. ve 5. katlarında ziyarete açık olacak.

Editör: Sude Yılmaz