Milli Savunma Bakanlığı bin sözleşmeli personel alacak! Milli Savunma Bakanlığı bin sözleşmeli personel alacak!

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından düzenlenen 16. Rekabet Kongresi, “Rekabet, Eğitim ve Teknoloji” temasıyla gerçekleşti.

Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak ve sektörlerin gelişimine katkı sunmak amacıyla faaliyet gösteren Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından düzenlenen Rekabet Kongresi, ‘Rekabet, Eğitim ve Teknoloji’ ana temasıyla yapıldı. Üyesi olan 50 sektörel dernek üzerinden 34 sektörde faaliyet gösteren 13 bin işletme ve iş insanına hitap eden SEDEFED’in 20’nci yılının da kutlandığı kongre, Türkiye’nin alanında ilk ve tek kongresi olma özelliği taşıyor.

16.kez düzenlenen ve açılış konuşmalarını T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Dr. Çetin Ali Dönmez, Rekabet Kurulu Üyesi Ayşe Ergezen, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem’in yaptığı kongrede, rekabetçiliğin artmasında eğitim ve teknolojinin önemine dikkat çekildi.

Teknolojideki değişim ve küreselleşme dikkate alındığında günümüzde adeta ‘hiper rekabet çağı’nın yaşandığını söyleyen SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem, “Değişim hızının giderek arttığı bu dönemde, ayakta kalabilmenin ve fırsatları değerlendirebilmenin anahtarı çevik liderlik özelliklerine sahip yöneticilerden geçiyor. Rekabet artık bir liderlik mücadelesidir. Bu küresel yarışta yalnızca kaynaklara sahip olanlar değil, yenilikçi düşünen, cesur adımlar atan ve eğitimden teknolojik altyapıya kadar her alanda bütüncül bir yaklaşımla ilerleyenler kazanacak” dedi.

“Dijitalleşme ve yeşil dönüşümde kaybedecek bir günümüz dahi yok”

Sedefed Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem

Türkiye’nin İsviçre merkezli Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’nün (IMD) 2024 Dünya Rekabet Gücü Sıralaması’nda 67 ülke arasında 53’üncü sırada yer aldığını hatırlatan Erdem, “2023’e göre 6 sıra gerilediğimiz bu çalışmada, Türkiye için hukuki altyapıda reform, eğitimde ve iş gücü piyasasında iyileştirme, beyin göçünün azaltılması ve gelir eşitsizliğinin dengelenmesi öncelikli alanlar olarak vurgulanıyor. Ancak dikkat çekici bir durum var: Türkiye’ye yönelik öncelikli alanlar listesinde dijitalleşme henüz bir öncelik olarak görülmüyor. Çünkü maalesef ilk olarak diğer alanlardaki sorunlar çözüm beklediğinden dijitalleşmeye sıra gelmiyor. Öte yandan Singapur, İsviçre ve Danimarka gibi küresel rekabette lider olan ülkeler, yapay zeka, karbonsuzlaşma, Ar-Ge ve inovasyona odaklanıyor. Bu ülkeler, eğitimden teknolojik altyapıya kadar her alanda bütüncül bir yaklaşımla ilerliyor. İşte bu yaklaşım, bizim için de hedefimize ulaşmada artık bir zorunluluk olmalı. Özellikle dijitalleşme ve yeşil dönüşümde kaybedecek bir günümüz dahi bulunmuyor” diye konuştu.

“Teknolojiyi geliştiren bireyler yetiştirmeliyiz”

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 İşlerin Geleceği Raporu’na göre de çalışan becerilerinin yüzde 44’ünün önümüzdeki beş yıl içinde değişeceğine dikkat çeken Erdem şunları söyledi; “Raporda her 10 çalışandan 6’sının yeni beceriler kazanması gerektiği belirtiliyor. Bu kapsamda dünya genelinde şirketler, çalışanları için analitik düşünce, yaratıcı problem çözme ve yapay zeka gibi alanlarda eğitim programları oluşturuyor. Bizim de ülke olarak gerek devlet gerek şirket politikalarıyla gençlerimizi ve çalışanlarımızı bu becerilerle donatmamız şart. Bu becerileri sağlamanın, dönüşümü gerçekleştirmenin temel taşı ise eğitim reformlarıdır. Rekabet gücümüzü artırmak istiyorsak eğitime daha fazla kaynak ayırmalı ve sistemimizi çağın gerekliliklerine uygun şekilde dönüştürmeliyiz. Teknolojiyi yalnızca kullanan değil, aynı zamanda geliştiren bireyler yetiştirmek zorundayız. Yani başarının formülü aslında belli: ‘İnsana Yatırım’.” Türkiye’nin rekabetçiliğinin önünün açılmasında etkili olacak en önemli unsurun güven ortamı olduğunu da anlatan Erdem, “Güven ortamı, toplumsal huzuru ve ekonomik kalkınmayı güçlü temellerle sürdürebilmemiz için bir zorunluluktur. Öngörülebilir ve adil bir yönetim yapısının varlığı, yatırımcıların yanı sıra toplumun tüm kesimlerinin de güvenini güçlendirecek ve ülkemize daha parlak bir gelecek sağlayacaktır” dedi.

“Yeni bir güç dengesi oluşuyor”

Cumhuriyetin değerlerini küresel ölçekte bir avantaja dönüştürmek için eğitimde nitelikli insan kaynağını artırmak, teknolojiyi üretimin merkezine koymak ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen politikalar geliştirmek gerektiğini belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, “Teknolojik yenilikler ve jeopolitik dalgalanmaların etkisiyle ülkeler arasında yeni bir güç dengesi oluşuyor. Türkiye’nin bu tabloda lider ülkeler arasında yer alması, bugünden başlayarak atacağımız stratejik adımlara, fırsatları yakalayabilmesi ise üçüz dönüşümde proaktif bir liderlik sergilemesine bağlıdır. Ancak orta gelir tuzağından çıkarak küresel rekabette daha güçlü bir ülke olmamızın önünde bazı zorluklar bulunuyor. Bunların başında da enflasyon geliyor. Merkez Bankası’nın sıkı para politikaları, bu konuda olumlu bir etki yaratmış olsa da yapısal reformlar olmadan sürdürülebilir bir başarı mümkün değildir. Eğitimde dönüşüm, kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması ve finansal sistemin güçlendirilmesi, rekabet gücümüzü artıracak diğer önemli alanlardır” diye konuştu. Makroekonomik hedeflerin hayata geçirilmesinin hükümet ve iş dünyasının etkin iş birliğiyle mümkün olabileceğini söyleyen Sönmez, bunun gerçekleşmesi için de özel sektörün karşılaştığı üretim maliyetleri, döviz kuru dalgalanmaları, finansmana erişim gibi temel sorunların çözülmesi gerektiğine işaret etti.

Türkiye’nin yoğunlaşan küresel rekabette iddiasını sürdürebilmek için üretim yapısını yüksek teknolojili ürünler ve yeşil ekonomi doğrultusunda dönüştürmesi gerektiğini ifade eden TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise “Ülkemizde imalat sanayindeki girişimlerin yüzde 55,5'i düşük teknoloji faaliyetlerinde yer alıyor. Yüksek teknoloji faaliyetlerinde yer alan girişimlerin oranı yüzde 1 bile değil. Teknolojiye dayalı üretim olmayınca, yüksek teknolojili ihracat da olmuyor. Rekabet gücümüzü yükseltmek ve büyüme performansımızı artırabilmek için yüksek teknolojili üretimin payını ve ihracatını artırmamız gerekecek. Günümüzün teknolojileri ve bu teknolojilere dayanan rekabetçilik anlayışı düşük iş gücü maliyetleri ve ucuz TL üzerine kurulu değil. Bugün rekabet yenilikçilik, bilgi ve yetenekler ile yapılıyor. Bu nedenle ülkeler arasında insan kaynakları rekabeti yapılıyor.  Veriler, nitelikli iş gücü konusundaki rekabette, pek de önde olmadığımızı ortaya koyuyor. 2003 yılından itibaren katıldığımız, 15 yaş grubu gençlerin fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen OECD PISA araştırmasının sonuçlarında ilerleme kaydetsek de OECD ortalamalarının hala gerisindeyiz. Eğitim alanındaki performansımızı dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefimiz ile uyumlu hale getirmeliyiz. Bunun için temel eğitimden başlayarak tüm kademelerde bilimsel, akılcı ve 21. yüzyıl becerilerine dayanan; nitelikli ve herkes için erişilebilir bir eğitimi vermeye odaklanmalıyız” dedi.

Editör: Eslem Nur KARAMAN