Küresel piyasalarda artan ekonomik belirsizlik ve risk algısı, yatırımcıları güvenli limanlara yönlendiriyor. Bu eğilim doğrultusunda ABD’nin 10 yıllık devlet tahvillerine olan talep artarken, getiriler yüzde 3,9150 seviyesine kadar gerileyerek Ekim 2024’ten bu yana en düşük seviyeyi gördü.

Dünyada enflasyon ile durgunluk arasında sıkışan ekonomik tabloya bir de ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da açıkladığı, karşılıklılık esasına dayanan yeni tarifeleri eklendi. Çin’in misillemeleriyle birlikte bu adımlar, küresel ekonomide hem daralma hem de enflasyonist baskıların artabileceği endişesini güçlendirdi. Trump yönetiminin başlıca ticaret ortaklarıyla yaşadığı gerginliklerin, ülke içi fiyat artışlarını tetikleyebileceği yönündeki beklentiler de piyasaların gündeminde yer almaya devam ediyor.

Söz konusu gelişmeler, tahvil piyasalarında alım yönlü hareketleri hızlandırdı. Son bir haftada 10 yıllık ABD tahvillerinin faizi yaklaşık 40 baz puanlık düşüşle yüzde 3,9150 seviyesini test etti. Bu durum, tahvil piyasalarının güvenli liman işlevinin öne çıktığını gösterse de, bazı uzmanlara göre tablo sanıldığı kadar sade değil.

KAGİDER Global, ilk tanıtım davetini New York’ta gerçekleştirdi KAGİDER Global, ilk tanıtım davetini New York’ta gerçekleştirdi

“Güvenli liman etkisi yeterli olmayabilir”

Stratejist Cüneyt Paksoy, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Trump’ın doğrudan Fed’e baskı yapmasa da tahvil getirilerinin aşağı yönlü seyretmesini destekleyen açıklamalarda bulunduğunu belirtti. Paksoy, “ABD’nin 10 yıllık tahvilleri global finans piyasaları için bir referans niteliğinde. Bu nedenle getirilerdeki hareketler yalnızca yerel değil, küresel sonuçlar doğuruyor” dedi.

Trump’ın da arzu ettiği gibi tahvil faizlerindeki düşüşün borçlanma maliyetlerini düşürdüğünü ifade eden Paksoy, “10 yıllık tahviller yüzde 4’ün altına indi, 2 yıllıklar ise yüzde 3,65’e kadar geriledi. Bu seviyeler uzun süredir görülmemişti” şeklinde konuştu. Ancak Paksoy, sadece faiz oranlarına odaklanmanın yanıltıcı olabileceğini ve ABD’nin borçlanma kapasitesi ve borcun sürdürülebilirliğinin yakından izlenmesi gerektiğini vurguladı.

“Altın kalıcı güvenli liman olabilir”

Tahvil piyasalarının her zaman güvenli liman olarak görülse de, borçların ödenebilirliğine yönelik soru işaretlerinin bu algıyı değiştirebileceğini söyleyen Paksoy, “Jeopolitik riskler tahvil fiyatlamalarında yeterince yansıtılamaz. Bu nedenle altının 3 bin doların üzerine çıkması tesadüf değil. Altın, uzun süre yatırımcıların gözünde masadaki seçenek olarak kalacaktır” ifadelerini kullandı.

İncekara: “Ticaret savaşları tahvil piyasasını da etkiliyor”

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Rahmi İncekara da ABD ve Çin arasında yaşanan ticaret geriliminin küresel ekonomide belirsizlik ve durgunluk endişelerini artırdığını belirtti. Bu sürecin özellikle tahvil piyasalarında belirgin şekilde fiyatlandığını vurgulayan İncekara, “ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 4’ün altına indi. Bu, başkanlık seçiminden bu yana kaydedilen en düşük seviye” dedi.

İncekara’ya göre, tahvil faizlerindeki bu gerileme yatırımcıların artan resesyon kaygılarıyla birlikte güvenli limanlara yönelmesinin bir sonucu. “Bu tür dönemlerde genellikle ekonomik büyüme yavaşlama sinyalleri verirken tahvil fiyatları yükselir, getiriler düşer” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, faizlerdeki düşüşün kamu borçlanma maliyetini de azaltacağını belirten İncekara, doların değer kaybının dış ticaret açığını daraltabileceğini ve bu gelişmelerin Trump’ın ekonomi politikalarına destek sağlayabileceğini söyledi.